Full Name: Jason Fredrick Kidd
Height: 6' 4"
Weight: 212 lbs.
Position: Guard
Birth Place: San
Fransico, California
Birthday: March 23, 1973
College:
California '96
NBA Team: New Jersey Nets
HIZ VE ZEKANIN
KUSURSUZ BİRLEŞİMİ
“New, Mr.Triple-Double”
JASON KIDD #5
NBA
tarihinde Triple-Double (bir maçta sayı, ribaund, asist, top çalma veya blok
kategorilerinden üçünde çift haneli sayıya ulaşma) denildiğinde ilk akla gelen
oyuncu Oscar “Big O” Robertson’dır. 1960-1974 yılları arasında ligde yer alan ve
kariyerinde gerçekleştirdiği 178 triple-double ile bu kategoride zirvede bulunan
Robertson, 1961-62 sezonunda da 30.8 sayı, 12.5 ribaund ve 11.4 asist
ortalamaları ile hala yanına yaklaşılamayan bir başarı elde etmişti.
Robertson’dan sonra 80’li yıllar ve 90’lı yılların başında Earvin “Magic”
Johnson, Big O’nun başarılarını tekrarlar rakamlar yakalasada hastalığı sebebi
ile basketbola ara vermesi ve daha sonra da bırakması Oscar’ın gerisinde
kalmasına yol açmıştı. Aynı dönemlerde Larry Bird ve 94 draftı ile lige katılan
Grant Hill gerçekleştirdikleri triple-double’lar ile Big O’yu ve Magic’i
hatırlatan performanslar çizmişlerdi. Şu anda ise NBA liginde triple-double
denildiğinde, akla gelen ilk ve tek isim Nets’i son iki sezonda NBA Finaline
taşıyan Jason Kidd’den başkası değil. İşte karşınızda Hız ve Zekanın Kusursuz
birleşimi “New, Mr.Triple-Double” JASON KIDD...
NERDEN NEREYE!!
1967’de start alan ve 1976’ya kadar 9 sezon faaliyet gösteren ABA
liginin son şampiyonu (1975-76) New York Nets, 1976 senesinin Haziran ayında
Indiana Pacers, San Antonio Spurs ve Denver Nuggets ile birlikte NBA ligine
katılmıştı. NBA ligine katıldığında New York’tan, 1967’de ilk kurulduğu şehir
olan New Jersey’e taşınan ekip 1976-77 NBA sezonu ile birlikte New Jersey Nets
adı ile NBA liginde mücadele etmeye başladı. İlk NBA sezonunda 22 galibiyet
alarak ligin 22. ve son takımı olan Nets, bir sonraki sezonda ne yazık ki bu
kötü ünvanını devam ettirdi. 1978-79 sezonunda ise Bernard King’in takıma
katılması ile bir önceki sezona göre 13 galibiyet fazla alarak ilk defa NBA
Playofflarında yer aldı ve o dönemde 3 maç üzerinden oynanan ilk turda
Philadelphia’ya her iki maçta da mağlup olarak sezonu kapadı. 1983-84 sezonunda
tekrar playoff başarısı yakalayan ve ilk defa ilk turu geçme başarısını gösteren
Nets (Philadelphia 3-2), bir üst turda Milwaukee’ye 4-2 elenmekten kurtulamadı.
1985-86 sezonundan itibaren genelde ilk 10 sıranın dışında yer alan, playofflara
kalabildiği senelerde (1992-1993-1994-199 ise ilk turdan öteye gidemeyen Nets’de
her şey geçen sezon (2001-02) değişti. Geçen sezona kadar son 16 yılda sadece 3
kez .500 galibiyet oranını geçebilen ve playoff’a kalabildiği 4 sezonda ilk
turdan öteye gidemeyen (16 playoff maçında sadece 4 galibiyet) Nets, NBA
tarihinin en başarısız ve oyuncular tarafından en az tercih edilen takımlarından
biriydi. Aslında kadroları 1998’den itibaren çok çok gelişmişti ama başarı bir
türlü gelmiyordu. 1997’de draftta 2.sıradan seçilen Keith Van Horn draft-takas
yolu ile kadroya katıldı. Backcourt’ta Sam Cassell, Kerry Kittles, frontcourt’ta
tecrübeli Kendall Gill ve NBA ribaund krallığında 2.sırayı alan Jayson Williams
ile Nets geleceğin takımı olarak gösteriliyordu. Ama bir türlü gelmeyen başarı
önce Cassell’ın başını yaktı ve 1999’da takas yolu ile kadroya Stephon Marbury
katıldı. 2000 Draftında ilk sıradan seçme hakkı elde edildi ve Cincinnati’nin
forvet oyuncusu Kenyon Martin, takıma dahil oldu. Ama yine de Nets son
sıralardan kurtulma başarısını gösteremedi ve geçen sezon başında bu sefer
Marbury takas ile takımdan gönderildi. İşte o takasta Marbury’e karşılık kadroya
katılan O oyuncu Nets’in çehresini değiştirdi ve Nets’e sanki sihirli bir değnek
deymişçesine takım tarihinin en başarılı regular sezonunu geçirerek bir evvelki
sezona göre 26 fazla galibiyet ile (52 galibiyet ile .634’lük galibiyet oranı)
Doğu Konferansında ilk sırayı aldı. Playoff’larda ilk turda Indiana’yı, ikinci
turda Charlotte’ı eleyerek NBA tarihlerinde ilk defa Doğu Konferansı Finaline
yükseldi. Burada rakip Boston’du ama yine O oyuncu serinin kaderini değiştirdi
ve Nets tarihinde ilk defa NBA finaline çıktı. Ama NBA Finalinde O oyuncun gücü
Lakers efsanesine karşı koyamadı. Bu sezon da Nets, geçen sezonki başarının bir
sürpriz olmadığını yine bu oyuncunun üstün oyunu ile herkese kabul ettirdi ve 49
galibiyet ile Doğu Konferansında 2.sırayı aldı. Playofflarda ilk turda
Milwaukee’yi 4-2 geçtikten sonra ikinci turda Boston’u ve Doğu Finalinde
Detroit’i 4-0’lık sonuçlarla süpürerek ard arda 2.defa NBA Finaline yükseldi.
Böylece Chicago Bulls efsanesinden sonra ilk defa bir Doğu takımı ard arda 2 yıl
NBA Finalinde oynama başarısını yakaladı. Ama geçen sezon Shaq, bu sezon ise
Duncan, Nets’in final serisini kazanmasını engelledi ve Nets sezonu NBA
Finalisti olarak kapadı.
İşte bu ay sizlere tanıtmak istediğimiz oyuncu, o
başarısız Nets’i bataktan kurtarıp ard arda iki yıl NBA finaline taşıyan, skorer
kimliği veya gösterişli basketbolu ile değil takımını oynatan ve etrafındaki
oyuncuların kabiliyetlerini açığa çıkartan oyunu ile sivrilen O takas ile takıma
katılan oyuncu. İşte karşınızda, basketbolunu zekası ile bir üst seviyeye
taşıyan ve kendisine göre bir çok yetenekli oyuncuyu oyun bilgisi ile gölgede
bırakan Nets’in 5 numaralı All-Star guard’ı JASON KIDD…
BILLY THE KIDD!!
Tam adıyla Jason Frederick Kidd, hava yolu müfettişi bir baba ve banka
memuru bir annenin çocuğu olarak 23 Mart 1973’te California Alameda’da dünyaya
geldi. Çocukluğunda, Jason’ın favori sporu futboldu. (Hayır, Amerikan futbolu
değil bildiğimiz futbol!) Basketbolla resmi tanışması 3.sınıftayken yanına gelen
4.sınıfların basketbol takımlarında onu görmek istemeleriyle olmuştu. Böylece
Kidd, Saint Joseph of Notre Dame lisesi basketbol takımına giriyordu. 1990-91
sezonunda takımı California Division 1 eyalet şampiyonluğunu kazanırken genç
Jason’ın payı inkar edilemeyecek derecede büyüktü. İkinci senede aynı başarı
tekrarlanmıştı. Okulun iki senede yaptığı 69 maçtan 63’ünden galip ayrılması
Kidd’in ne kadar yetenekli olduğunu gösteriyordu. Aslında maç başına yakaladığı
25 sayı, 10 asist, 7 ribaund ve 7 top çalmalık performansı da bunu gözler önüne
seriyordu.
Onun bu başarısının temelleri aslında Oakland’in asfalt sokak
sahalarında atılmıştı. Jason, Alameda’dan idi. Yani şehrin “düzgün ve temiz”
tarafından. Bu da onu diğer zenci sokak oyuncularından farklı yapmaya yetiyordu
zaten. Fakat o, sadece geldiği yerle değil oynadığı oyunla da farkını gözler
önüne sermişti. (Evet Kidd’in inanılmaz pas kabiliyetinden bahsediyorum.) O
,sanki takım arkadaşlarının -hatta onlardan bile önce- nereye gideceğini
kestirebiliyordu. Bu özelliğiyle kendini sokakta kabul ettirdi ve o sıralar
NCAA’de Oregon Ducks’ın yıldızı Gary Payton ile tanışma ve tabi maç yapma
fırsatı buldu. (NBA yıldızlarından size Payton’ı anlatmalarını isteseniz size
ilk önce ne savunmasından ne de hücumundan bahsederler. İlk söyleyecekleri
özelliği onun maç boyunca durmayan çenesi olacaktır. Evet Payton NBA’in en
kıdemli savunmacılarından biri bu konuda herkes hemfikir, ama bunda rakibiyle
konuşarak onu demoralize etmesinin payı yadsınamayacak derecede büyük.) Payton’a
göre Jason çok yetenekli bir gençti ve özellikle hücumda takımını
sırtlayabilecek, sorumluluk alabilecek kapasitedeydi, fakat savunması yeterli
seviyede miydi? Bu noktada Gary nam-ı diğer ‘The Glove’ (rakibini eldiven gibi
sardığı söylenir) devreye girmiş ve Kidd’e bir eğitmen edasıyla yaklaşmıştı.
Tabi bir sokak basketbolcusundan nasıl bir eğitmen olabilirse ancak öyle...
Payton karşısında savunma olarak Jason’ı gördüğünde ona daha fazla yüklendiğini,
daha sert oynadığını, çamurluk yaptığını ve tabi en çok ona konuştuğunu inkar
etmiyor. Fakat bunların hepsinin onun sertliğe alışması ve sert oynaması için
gerekli olduğunu da söylüyor. Payton onla yaptığı her maçtan sonra kendisini
evdekilere şikayet ettiğini ama ertesi gün daha bir azimle onu durdurmak için
gene asfalt sahada onu beklediğini de ekliyor. Jason ise o zamanlardaki eğitmeni
hakkında övgüyle söz ediyor: ”Kuralları en iyisinden öğrendim”. Bunlar olurken
Jason henüz 14 yaşındaydı ve okulu Saint Joseph of Notre Dame başarıdan başarıya
koşuyordu. Bu başarılar yetenek avcılarının iştahını kabartmıştı. Jason ilk
ciddi üniversite bursu teklifini o sene -yani 14 yaşında- bir mektupla aldı.
“Şimdiden mi?” diye düşünüp yanlış olabileceğine karar verip teklifi geri
çevirdi. İyi olduğunu biliyordu fakat o kadar da değildi. Kim bilir kaç
kalburüstü oyuncuya bu tip teklifler yapılmış ve kim bilir kaçı buna “Evet”
diyip harcanmıştı. Fakat o sıralar Kidd’in çevresine baktığınızda bu teklifin
adeta “geliyorum” dediğini görebilirsiniz. Okulunda Jason Kidd tişörtü adeta bir
üniformaydı. Giymeyene adeta uzaylı gözüyle bakılıyordu, röportajlar gazete
haberleri de cabası...
Ve Jason’ın okulundaki son senesi gelmiş çatmıştı. Bu
da ertesi sene için bir üniversite seçimini beraberinde getiriyordu. Daha sonra
seçeceği California, o sene başında kafasında oluşturduğu 5 kolejden biri
değildi. Hatta California’yı hiç “resmi” olarak ziyaret etmemişti. Düşünülenin
aksine California koçu Lou Campanelli ile de hiç bir bağlantısı yoktu. Tüm
bunları bir terazinin “olumsuzluklar” kefesine koyarsanız diğer kefeye çok
değerli bir şey koymalısınız ki seçiminizi o üniversiteden yana yapmanız için
ağır bassın. Jason için California’nın tek olumlu yanı “evine, yuvasına yakın”
olmasıydı. Hatta o kadar yakındı ki öğretmenlerle sokakta, sporcularla spor
salonunda veya asfalt sahada kim bilir kaç kez karşılaşmıştı. Sonuçta Kidd,
elinde USA Today’in High School Player of the Year ödülü, kolej ligleri asist
krallığı ve biri önceki seneden toplam iki California Player of the Year
ödülüyle California Üniversitesi’nin yolunu tuttu.
alıntı.